3 Mayıs 2014 Cumartesi

Günesi Beklerken - 42. Bölüm Yorumlarım

Öncelikle uzuuun bir aradan sonra hepinize merhabalar efendim. :)
Şimdi içinizden belki "Altı gün önce yazması gerek bölüm yorumunu, yeni bölüme bir gün kala mı yazmış?!" diyenleriniz oluyordur ki hak veriyorum.. Maalesef öyle oldu. Çünkü bu hafta ve geçen hafta günlerimin çoğu hastanelerde geçti maalesef. Aslında yazmasam mı acaba dediğim zamanlar oldu ama bu bölüm üzerinde durmak istediğim çok önemli sahneler var, onun için ilk boş zamanım da oturdum ve yazmaya başladım. 
Ayrıca yorumlarıma geçmeden şunu da eklemek istiyorum;
 Yayın yapmadığım zamanlarda da bloggerımı açıp "Sayfa görüntülenme istatistikleri"ne bakıyorum ve bugün girerken dedim ki; Altı gündür yayın yapmıyorsun, kesin insanlar bir iki gün sonra artık girip bakmamışlardır. 
dedim kendi kendime.. Bir iki günü geçtim, daha düne kadar aradan ne kadar zaman geçmesine rağmen 25 - 30 kişi girip ziyaret etmiş sayfamı. Ve bu düşüncemden sonra bu ziyaretçi sayısını görünce çok sevindim. Onun için sizlere çook teşekkür ediyorum şıllaklar. Seviyorum sizi. :** 

Öncelikle gülmekten kırıldığım sahneyi sizlerle paylaşmak istiyorum. Güneşi Beklerken'de ZeyKer çiftinin sahnelemesi gereken bir durumdu bence. Ve görünce aynı gifte ki gibi "Yees." dedim. ;)) Özellikle Kerem'in gizli gizli kıkırdamalarını da bayıldım. Kıskanan bir kadın, Sherlock Holmes kadar araştırmacı, Angry Birds kadar kızgın, testere kadar psikopat olabilir ama candır o can.. Yani şöyle bir doğru vardır ki her türk kızı sevgilisinin eski sevgilisini öldürebilecek kadar kıskançtır.. Ve bence bu kıskanç kadın rolü Zeynep'e tam oturmuş.. :))
Vee benim için dizinin favori aşklarından ilki Sedat <3 Merve..
Öncelikle ben bu ikilinin sahnelerinin az olmasından şikayetçiyim. Daha çok yazılsın istiyorum. Belki de Merve'de kendimi falan görüyorumdur. ;) 
Koskocaa bölümde akıllara takılan bir soru olmuş; yeni bölüm fotoğraflarında olan Merve'nin grubu nerede?! Arkadaşlar Müge Anlı'ya falan haber vermenize gerek yok. Sakiin.. İki hafta önce okulda Yiğit ve Selen o sahneleri araba içerisinde ki çektiler. Mutlaka koyarlar montaja, merak etmeyin. :) Hem bu bölümün sonu kantinde bitmedi mi?.. Bence o günün sonunda okul çıkışı o grubu gösterecekler.. O kadar çekilmiş sahneyi heba etmezler umarım...

Çok güldük çok eğlendik diyerek moralinizi ennn aşağılara çekiyorum şimdi.. Yani o çook sevdiğim, eline koluna hayran kaldığım senaristlerimizin Can ve Yağmur çiftiyle alıp veremedikleri nedir ben anlamıyorum..! 
İnsan dizinin en şebelek, en tatlı, en masum aşk yaşayan çiftinin ayırır mı? Biz Hafize teyzeyi aşçımız bildik, Kerem'den kızını koruyan anne bildik, mahallenin ton ton teyzesi bile bildik.. Ama o bizi ışıkta kalmış tavşan gibi bıraktı ortada.. Buradan Hafize teyzeye bool kınamalarımı gönderiyorum. Saygılar..
Ayrıca "İstenmeyen ot burnunun dibinde bitermiş" kelimesinin sözlük anlamı olan, köşe bucak Can ve Yağmur'u dinleyen ve her fırsatta Can'ın dibinde biten sevgili(!) Dilan şıllağı;




Sırf Melis'i mutlu edebilmek adına ne tatlılıklar, ne muzurluklar yapan aşık olduğum adamm... :) 
İtiraf etmek gerekirse bir tek mutluluktan ağladığım çift Aksel ve Melis çifti.. Özellikle Melis'in bu en zor zamanın da Aksel'in yanında olması beni çok mutlu ediyor gerçekten. Çünkü tedavi olduğun da bu sefer yanında sadece onu isteyecek. 
Aslında Kerem Sayer karakterini seven arkadaşlar bunu kabul etmeyebilirler ama Melis'in şu anda bu durumda olmasının en büyük nedenlerinden biri Kerem.. Çünkü Bulumia hastalığı, kendini karşı cinse beğendirmek adına hızlı kilo vermek için başlanılan bir hastalık. Ve Melis'in dizinin başından beri en takıntılı olduğu, elde etmeye çalıştığı karakter de Kerem'di.. Fark ettiyseniz ilk başlama süreci, sürekli Kerem'in ona kötü davrandığı zamanlar da, ondan ayrıldığı zaman da ve partide onu rezil ettiği sahneden sonra başladı.. Yaptığım yorumlardan anlaşılmasın ki ben Kerem Sayer karakterini sevmiyorum.. Tabii ki bayılıyorum o karaktere ama hastalığı çok çok yakından bildiğim için bu kaçınılmaz bir gerçek. Bence Melis'i ziyarete gitmesi gereken ilk kişi aslında Kerem'di. Melis tabii ki yanında onu istemeyecek çünkü ondan nefret ediyor şu durumda ama her ne kadar dışarıya böyle yansıtsa da içten içe onu hala düşündüğü için mutlu olacaktı. Umarım çok geç olmadan o korumacı arkadaşlığını Melis'e de gösterebilir.

Ve bölümde en etkilendiğim, en beğendiğim sahneyi sona sakladım. Zeynep Kerem sahnelerinden bile daha değerli ve oyunculuğun daha çok konuştuğu bir sahneydi bence...
Ben gerçekten Yağmur'un oyunculuğuna hayranım.! Verdiği tepkiler tıpkı bir Bulumia hastasının verdiği tepkiler, mimikleri bile aynı.. Yani ben bölümden sonra bir çok yerde şunu okudum "Hande'nin o kadar sahnesi vardı bu kadar olay olmadı, kız iki dakika bağırdı olay yaptınız." Gerçekten çok basit konuşmalar bunlar. Hande'nin rol yaptığı Zeynep karakterinin yaşamı çok farklı, Yağmur'un oynadığı Melis kararkteri çok çok daha farklı. İkisinin aynı dengede tutup, karşılaştırmak çok yanlış bence.. 
Tarafsız bakmak gerekirse Hande'nin babasının Tayfun olmadığını öğrendiği sahnede Ebru Aykaç'la oynamıştı. Ve ben gerçekten o sahnede ona hayran kaldım. Ama Yağmur'un oynadığı karakter bir hastalığı anlatıyor ve bence Zeynep, Kerem aşkından çok çok daha önemli. 
Kısacası ben Yağmur'a oyunculuğu hakkında yapılan o basit yorumlardan çok rahatsız oluyorum. Ayrıca onun oynadığı rol gerçekten çok zor bir hastalık. Onun için ben yaptığı hareketlerle dalga geçen arkadaşları sadece o dizinin Zeynep ve Kerem'den ibaret olmadığını ve işlenen konunun dalga geçilecek hiç bir yanının olmadığı bir kez daha hatırlatmak istiyorum..

Unutmadan şunu da şuraya sıkıştırayım;



Sevgileeer...
-gizliadmin- 

Yazımda kullandığım gifler için Tumblr'dan; "senbenletassakmigeciyon - hayallerimdekigokyuzu -utanmasamhalabeklerim - osarkisensin - klankarussell - patchistaken - formcayininyanindakicikolata - askturk - sikkotroublemaker - keremibeklerken - otobusbiletii'ne çok teşekkürler. Öpüldünüz. :*